Dağın Öteki Yüzü
Hayalinde annesinin hiç bilmediği gençlik siluetini bir dağın arkasında gören Erendiz Atasü bu ilhamla başlamış yazmaya, bilinenin ardını anlatmaya...
İyi ki yazmış, iyi ki de hâlâ yazıyor. İşte, ismini bu hayalden alan Dağın Öteki Yüzü romanı ilk olarak 1995 yılında Remzi Kitabevi'nden, sonrasında Everest ve Bilgi Yayınevlerinden yayımlanmış. 2016'dan beri Can yayınlarından çıkan eser, 1996 yılında Orhan Kemal Roman Ödülü'nü almış.
Erendiz Atasü, Türk edebiyatının öncü kadın yazarlarından ve eczacılık fakültesinin en zor branşlarından biri olan farmakognozi profesörlüğünden emekli bir akademisyen. Buna rağmen unvanını kullanmaması, karşımızda başka öncelikleri bulunan mütevazı bir yazar olduğunu gösteriyor. Atasü yazmaya yirmi beş yaşında başlasa da ilk kitabının basılması otuz üç yaşında, öykü ödülü aldıktan sonra gerçekleşmiş. Kitapları pek çok dile çevrilmiş, öyküleri birçok ülkede seçkilerde yer almış. Tabii ki söylemeden geçmeyeceğiz, kendisi bir feminist.
Dağın Öteki Yüzü adlı romanın kurgusu feminizmle ilgili olmasa da Cumhuriyetin ilk kadın ressamlarından Hale Asaf'ın, kadının toplumsal gölgeye başkaldırısını simgeleyen Henrik İbsen'e ait ‘Bir Bebek Evi' oyununun ve Simone de Beauvoir'ın feminist karakteri Anne Dubreuil'in adlarının anılmasından biz bu havayı alıyoruz. Ayrıca, satır aralarında yazarın özellikle Mustafa Kemal Atatürk, Nazım Hikmet ve Virginia Woolf'tan etkilendiğini görüyoruz.
İncelemeye kitabın ‘Sunuş' bölümünden başlayalım. Burada kurgudaki bazı olayları anlamanın temelini atıyoruz. Hangi olayların ve karakterlerin gerçek yaşamdan esinlendiğini, hangilerinin kurgu olduğunu ve kitabın yazılma aşamalarını gördüğümüz bu kısım sonsöz olarak verilseydi bu kadar verimli olmazdı. Erendiz Atasü'nün maceraya çağrısı, anne babasının birbirlerine 1930'lar ve 40'lardaki yazışmalarını yani "geçmişin ruhu" nu bulmasıyla başlamış. Bu mektuplardan bazıları eski alfabeyle kaleme alındığı için romanın yazım sürecinde günümüz alfabesine çevrilmiş. Atasü, kitaptaki üç ana karakteri (Vicdan, Raik, Fitnat Hanım) kendi annesi, babası ve anneannesinden esinlenerek; hem benzeterek hem de farklılaştırarak yazmış. Vicdan'ın arkadaşı Nefise tamamen hayal ürünüyken, diğer akraba karakterlerin hayalle gerçeğin karışımı olduğunu öğreniyoruz.
Sunuş bölümünün ardından, bizi çocukluk günlerimizin enerjisine götüren satırlarla başlıyor roman. Anlatıcı kahraman, ölümlerinden sonra anne ve babasının mektuplarını bulur. İlk paragraftan anılara gidileceğinin sinyalini veren metin, çoklu bakış açısıyla yazılmış bir üst kurmacadır. Romandaki öykülerin ikisi hariç tümü kurgusal. Gerçeğe dayanan olaylardan biri, yazarın sıradan bir ailenin kızı olduğunu belirttiği annesinin 1936 yılında Dolmabahçe Sarayı'nda Atatürk'le görüşmesidir. Siz de kıskandınız mı? Annesinin Gazi ile ilgili izlenimleri gerçeğe dayanırken yazar, başarıyla bu görüşleri kurguya yedirip aktarıyor. Bununla da yetinmeyen Erendiz Atasü, kitabında Atatürk'e bir karakter olarak yer veriyor. Bu kısım da alışılmadık. Romanda geçen ve gerçek yaşamdan esinlenmiş ikinci olayı yazmayalım da okura sürpriz olsun. Atalarımızın özellikle tarihi değeri olan yaşanmışlıklarının yazılması yani kayda alınması çok değerli. Kitapta, Cumhuriyetin ilan edildiği dönemde yaşayan iki arkadaşın, ailelerinin ve toplumun nasıl değiştiği anlatılırken; dönemin Türkiye'sinin sosyoekonomik durumu, dünyayı sarsan 1929 ve 1950 bunalımları, 1950'li yıllarda gayrimüslimlerin ülkeden göç etmesi, ardından büyük şehirlere taşralıların dolmasıyla atmosferin dönüşümüne tanıklık ediyoruz. Anne-çocuk ilişkisine dair tahliller, karakterlerin iyi yansıtılmış kişilik özellikleri, savaşmaya uygun olmayan Reha karakterinin savaş dönüşü yaşadığı kaybolmuşluk hissi, yazarın psikolojiye yatkınlığıyla ustaca yansıtılmış. Reha'nın savaş sonrasındaki hummalı zamanlarında gerçekle hayali karıştırması, ara ara gördüğü ajan bir kadın, hayalinde kendi içindeki dişil enerjiyi ve gölge tarafını gördüğü kısımlar en çok ilgi çeken bölümler arasında.
Romanda başarıyla aşılmış zorluklardan birisi de o dönemin dilini günümüz okurunun anlayacağı kıvama getirirken geçmişin ruhunun da korunması. Yani okurken bir yapaylık hissetmediğimiz gibi anlamakta da zorlanmıyoruz. Bilinmeyen sözcükler için kitabın sonunda verilen sözlük kısmından yararlanılabilir. Eserdeki olayların zamanı günümüze yaklaştıkça dil de yalınlaşıyor. Bu konuda epey çalışıldığı belli.
Romanda ilgi çeken bir başka şey, karakterlerden Vicdan'ın Kore şiirlerini incelerken yaptığı tespitler. Bu kısımlar kurgu da olsa, savaş ve kahramanlık edebiyatının ne kadar gerçeklikten uzak olduğu, din ve ırkçılık sömürüsü yapıldığı cesurca dile getirilmiş. Bu bölümler yazılırken Kore savaşıyla ilgili belgelerden yararlanıldığını da söylemeliyiz.
Gerçekle hayalin karıştığı kitabın pek çok bölümünde köklerinizi hissedecek, hüzünlenip geçmişe özlem ve merak duyacaksınız. Eğitim hayatında ezberlerle soğuduğumuz tarihe ilgi duymuyorsanız bile pek çok konuda araştırma yapmak isteyecek, belki de ısınacaksınız. Tarihi zaten seviyorsanız sorun yok. Kitabın tanıtımı bizden, okuması sizden...

Yazar'a ait Diğer Yazılar
Elanur Us
İstanbul'da kızı ve iki kedisiyle yaşayan Elanur Us, peyzaj mimarlığı lisans ve yüksek lisans eğitiminin ardından edebiyat tutkusunu hayata geçirmek için yıllar sonra İstanbul Üniversitesi AUZEF'de felsefe lisansı yaptı. Çeşitli atölyelerde yaratıcı yazarlık, çocuk ve gençlik edebiyatı, çocuklarla felsefe, masal anlatıcılığı, metin çözümleme, mitoloji ve psikanatilik psikoloji dersleri almıştır. 2015'ten beri kurduğu kitap kulüplerinin yürütücülüğünü yapmaktadır.