Kuir Ücreti Adisyona Eklenir
Testesteron salgılamaya yarayan gıda listesinde tahıl ürünü yok. Eşcinsellikle ilgili en eski yazılı kaynaklar Mezopotamya, Çin ve Güney Amerika'da, tahıl toplumlarında görülüyor. Fahişelik ve kölelik gibi, eşcinselliğin de mucidi çiftçiler. Av eti, ağaçların yemişleri ve hayvan ürünleriyle beslenen bozkır konar-göçerleri arasında eşcinsellik ve zina bilinmiyor. Beslenmenin yanında iklim de bu işte önemli bir unsur. Sıcak ve rutubetli iklimlerin baskısı, cinsel hormon salgılamayı olumsuz etkiliyor.
Erkeklerde östrojen, kadınlarda da testesteron hormonu bulunuyor. Kadınlık ve erkeklik saf, katışıksız, birbirinden bağımsız, tamamen karşıt iki cinsiyet değil. Yin ve Yang sembolizmindeki gibi birbirlerini tamamlıyorlar. İbn Fadlan ve İbn Batuta gibi Arap gezginler, karşılaştıkları Türk boylarındaki kadın-erkek eşitliğine hayret ediyor ve bunu iffetsizlik olarak görüyorlar.
Antik Yunan'da ve Persler'de eşcinsellik çok yaygın. İkisi de aynı zamanda erkek egemen, kadınları aşağıda gören toplumlar. Yani eşcinsellik ve maço tavrı Spartalı savaşçılardaki gibi bir arada olabiliyor. Romalılar seksi Yunanlıların keşfettiğini ama onu bir kadınla yapmayı, kendilerinin bulduğunu bir latife olarak söylemişler. Helmut Ritter İran edebiyatında aşk şiirlerinin erkeklere yazıldığını anlatıyor. Bazı güzel örnekleri olmakla birlikte bizim Divan edebiyatımız İran şiirinin taklididir. Avni'den Nedim'e Türk Divan şairlerinin de aşk şiirleri İran geleneğine uygun bir biçimde bir erkeğin ağzından başka bir erkeğe yazılmıştır.
Biz eşcinsellikle başlangıçta İran üzerinden, yaygın olarak da Anadolu'ya yerleştikten sonra tanıştık. Bazı Kalenderi sufiler arasındaki özellikle çocuklara yönelik, "Cemal sevmek" diye izah edilen oğlancı eğilimler yine İran etkisidir. Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey benzeri yazarların anlattıklarından, hem kadın hem de erkek eşcinselliğine karşı İstanbul'da genel bir hoşgörünün var olduğu anlaşılıyor. Anadolu'da da bu konuda bir hoşgörü kültürü var. Nitekim James Baldwin huzuru bulmak için ülkesinden kaçıp Türkiye'ye geldi.
Bizde eşcinsellik düşmanlığı, solculukla birlikte ortaya çıktı. Örneğin Zülfü Livaneli 1995 yılında heteroseksüel olduğu için kendisini Murathan Mungan'dan üstün gördüğünü ifade eden bir yazı yayımladı. 1996 yılında Zeki Müren'in ölümü üzerine Express dergisi müzisyenin mini etekli fotoğrafını kapak yapıp, onun eşcinselliği ile alay eden uzun bir makaleye yer verdi. Bu alışkanlık soğuk savaş döneminden geliyor. Demir Perde ülkelerinde eşcinseller yakalanmaları durumunda çok ağır cezalara çarptırılıyordu. Bizimkiler ağabeylerinden ne gördülerse onu yapmışlar. YÖK'ün sitesinde 40 kadar kuir konulu tez gördüm, demek ki Türkiye'de devlet katında eşcinselliğe karşı bir baskı yok ama propagandasının yapılması hoş karşılanmıyor. Biz de millet olarak TBMM'ye eşcinsel vekil yollamaktan çekinmiyoruz.
Anılarında CIA adına çalıştığını itiraf eden ABD'li kadın hakları savunucusu Gloria Steinem, aile bağlarının güçlü olduğu bazı Asya ülkelerinde eşcinselliği yaymak için uğraşıyordu. Günümüz dünyasında eşcinselliğin en yaygın olduğu ülke ABD. Fakat Donald Trump'ın ikinci kez başkan olmasında, ergenlik çağına giren çocuklarının gizlice ve baskıyla cinsiyetsizleştirilmesine tepki veren ebeveynlerin oylarının rolü büyük. Türkiye'de 2023 yılındaki genel seçimi kaybeden cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu LGBT hareketini desteklediğini, cumhurbaşkanı olması durumunda bununla ilgili yasa çıkaracağını çeşitli kereler açıkladı. İşin tuhaf tarafı, Kur'an'daki Lut kavmiyle ilgili ifadelere rağmen muhafazakâr bir muhalif parti olan Saadet Partisinin Kemal Kılıçdaroğlu'ndan desteğini çekmemesiydi. Yani Türkiye'de Barack Obama'nın kurduğu ve Joe Biden'ın sürdürdüğü ilişkiler ağının gücü, dini aidiyetlerin bile üstündeymiş.
Dijital platformlardan Netflix, eşcinsellik propagandası için özel bir çaba harcıyor. "Kurak Günler" adlı filmi seyredince, Türk senaristlerin Netflix'e senaryo pazarlayabilmek için konunun içine eşcinselliği yedirmeye başladığını fark ettim. Edebiyatta ya da sanatta kabul görmenin, başarının ölçüsünün eşcinsellik olması çok yanlış. Türkiye'de eşcinsel dayanışması, bir baskı grubu olmaya doğru gidiyor. Dünyada uzun zamandır zaten öyle.
Dünyadaki ilk roman olan Genji'nin Hikâyesi'nden, Japon kültüründe oğlancılığın yadırganmadığı anlaşılıyor. Taner Ay'ın tavsiyesiyle Junichiro Tanizaki'nin Ve Konyakla Başladı Herşey adlı romanını okuduktan sonra, Japonların kapalı kapılar ardında, göz önünde olandan bambaşka bir hayat yaşadığını gördüm. Yapmacık davranmak Japon yaşam tarzının bir parçası olduğu için roman Avrupa'da da şaşkınlık yaratmış.
Türkiye Diyanet Vakfının yayımladığı İslam Anisklopedisi'nin "Enderunlu Fazıl" maddesinde, bu Divan şairinin eşcinsel olduğu belirtilmiyor. Bir tarafta, böyle bir şeyin varlığını görmezden gelme; "ilahi aşk", "tasavvufi aşk" diyerek çarpıtma tutumu var. Diğer tarafta da edebiyat ve kuir hakkında yazılanların en büyük sıkıntısı, konuyu olduğundan daha geniş gösterme çabaları. Homeros İlyada'da imasını bile yapmadığı halde kahramanları Aşil ve Patroklos, dört yüz yıl sonra Yunan yazarlar tarafından eşcinsel olarak tasvir edilmişler. Bu çabayla Türkiye'de de karşılaşıyoruz. Suat Derviş'ten Hüseyin Rahmi Gürpınar'a kadar sayısız yazarın eserlerine; saçmalık derecesinde, dayanaksız yorumlarla "kuir" etiketi yapıştırılıyor. Bizde hatırı sayılır miktarda eşcinsel edebiyatçı var ama eşcinselliğin edebiyatını yapanların adedi ikiyi, üçü geçmez. Bu rakamı arttırabilmek için yazarın eseri ile yaşamöyküsünü birbirine karıştırıyorlar. Makalelere ya da kitapçı raflarına bakan biri Türk edebiyatında devasa bir orjinin döndüğünü zanneder fakat Türkiye'de cinsellikle ilgili basılmış en cesur kitaplar olan, Altıkırkbeş'e ait Deniz Ne Kadar Güzel (Yiğit Karaahmet) ve Ben Kallmann'ım (A. Uygur Öztürk) hakkında hiçbir yerde tek satır yazı çıkmadı. Üstelik Deniz Ne Kadar Güzel, Summer House adıyla İngilizceye çevrildi ve ABD'de yayımlandı. Ülkemizde kadın hakları savunuculuğu gibi bu kuircilik de mavra muhabbeti.
İçerik olarak eşcinselliği işlemek için bir yazarın eşcinsel olması şart değil. Aynı biçimde eşcinsel yazarlar da eşcinselliği konu etmek zorunda değil. Kahramanı eşcinsel bir siyahi dedektif olan A Queer Kind of Death adlı romanıyla birçok tabuyu yıkan George Baxt, bildiğim kadarıyla eşcinsel değildi. Romanının başarısı da eşcinselliği konu etmesinden değil, benzersiz bir dedektif öyküsü anlatmasından geliyor.
Yazar'a ait Diğer Yazılar
Alper Çeker
Alper Çeker 1972 yılında İstanbul'da doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesini ve İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Osmanlıca'dan çeviriyazı ve sadeleştirmeler, Rusça ve İngilizce'den çeviriler yaptı. Telif eserleri arasında Gece Şehre Dedi ki, Reziller, Kurt Cobain ve Seatle Olayı, Devrana Girip Seyran Edelim ve Kan Kardeşi Tarantino vardır.