Modern Futbol
CIES Futbol Gözlemevi Aylık Rapor'un Avrupa ve Amerika'daki 31 lige ait 2020/2021 yılı maçlarını inceleyerek yaptığı tahlile göre en uzun mesafenin koşulduğu lig İspanya'da. Türkiye Süper Liginin koşu mesafeleri Fransız 2. liginin (Ligue 2) ve Alman 2. liginin(2. Bundesliga) altında, İngiliz 2. ligine (Championship) eşit. Beş büyük Avrupa liginin, Şampiyonlar Liginin ve Avrupa Liginin koşu mesafeleri genel ortalamanın üzerinde. Avrupa'daki uluslararası karşılaşmaların (milli maçlar, Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi) ortalamaları da lig ortalamalarının üzerinde. Bu veriler karşılaşmaların zorluk derecesi arttıkça koşu mesafelerinin de arttığını gösteriyor.
Maç sonuçları ile hızlı koşu arasında istatiksel bir bağ var. İstatistiklere göre; kazanılan maçlar, hücum oyuncularının daha fazla ve daha hızlı koştuğu maçlar. Bu maçlarda savunma oyuncuları berabere kaldıkları ya da yenildikleri maçlara göre daha az koşuyor ve diri kalıyorlar. Oliver Faude, Thorsten Koch ve Tim Meyer "Profesyonel Futbolda Düz Sprint Gol Durumlarında En Sık Yapılan Harekettir" (Straight Sprinting is the Most Frequent Action in Goal Situations in Professional Football) adlı incelemelerinde gollerin %83'ünde golü atan ya da asist yapan oyuncunun, öncesinde sprint attığını ortaya çıkardı. Düz sprintler çoğunlukla topla yapılırken diğer sprintler genelde topsuz ya da rakip yokken atılıyor. Yazarlar gol durumlarında en çok yapılan hareketin düz sprint olduğunu bulmuşlar ve gücün ve hızın futbolda belirleyici olduğu sonucuna ulaşmışlar. Bu nedenle de antrenmanlarda kondisyon çalışmasının bir zorunluluk olduğunu düşünüyorlar.
CIES Futbol Gözlemevinin istatistiklerine göre futbolcuların yaşı koşu mesafesiyle doğrudan bağlantılı. Gözlemevi bu konuda yaşlı liglere Türkiye'yi, genç liglere de Hollanda'yı örnek gösteriyor. Türkiye'deki gibi liglerde koşu mesafesi, Hollanda'daki gibi liglerin gerisinde. Hücum oyuncularının konumları gereği hızlı olmaları gerekiyor ama yaşları ilerledikçe bu özelliklerini yitiriyorlar.
Mircea Lucescu, Türkiye'de hem milli takım hem de kulüp takımları olarak uluslararası karşılaşmalarda rakipten daha az koştuğumuz için bir kişi eksik oynadığımızı ifade etmişti. Fakat koşmakla alay eden Sergen Yalçın ne yazık ki ülkemizde genç futbolculara iş ahlakı ve oyun anlayışı bakımından rol modeli oldu. Bursaspor'un şampiyon olduğu yıl Rıdvan Dilmen NTV kanalında takımı küçümsemek için koşmaktan başka hiçbir özelliğinin olmadığını söyledi. Rıdvan Dilmen bundan yirmi yıl sonra görüşlerini değiştirdi. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın Avrupa'da kaybettikleri bütün maçlarda rakipten daha az koştuklarını açıkladı.
Bu oyunun çok ve hızlı koşmakla bir ilgisi olmadığını ısrarla savunanlara karşı bir örnek verelim. 2025 yılı Eylül ayındaki Türkiye-İspanya maçında iki takımın istatistikleri birbirine çok yakın, koşu mesafeleri ve sprintler dışında. İspanya 70. dakikadan sonra maçı bıraktığı halde Türkiye'den 7 kilometre fazla koştu. Bu fark maçı Türkiye'nin 6-0 kaybetmesine neden oldu. Türkiye'nin kullandığı her köşe vuruşundan sonra topu kapan İspanyol oyuncuların sprintlerini Türk savunmacılar uzaktan seyrettiler. Türkiye'nin İspanyol hücumculara yetişemeyen savunma oyuncularının tamamı Süper Lig oyuncusu hatta şu iki kulüpten: Galatasaray ve Fenerbahçe.
Kalecilerin durumuna gelecek olursak... Bir soruyla başlayalım: Neden Uğurcan Çakır bir Avrupa kulübü yerine Galatasaray'a geldi de Manchester City Altay Bayındır'ı, Lille de Berke Özer'i yetiştirmek için uğraşıyor? Çünkü modern futbolda hücum kaleciden başlıyor. Uğurcan Çakır'ın Portekiz ve İspanya maçlarında kullandığı topların tamamı rakibe gitti ve bize gol pozisyonu olarak döndü. Altay Bayındır ve Berke Özer ise ayaklarını iyi kullandıkları için oyunu pasla başlatıyor, tek pasla takımlarını gol pozisyonuna sokabiliyorlar.
Süper Lig'deki yabancılar; kulüp yöneticilerinin, antrenörlerin, sportif direktörlerin vb.'nin komisyon karşılığında transfer ettiği yaşlı oyuncular. 38-39 yaşındaki bu futbolcuları Jose Mourinho bile koşturamaz, koşturamadı da. Türk antrenörler eğitimsiz oldukları için ellerindeki genç yerli oyunculara kondisyon yükleyemiyor; onların fiziğini, oyunculuğunu ve taktik bilgisini geliştiremiyorlar. Avrupa'da neden Young Boys'dan dört, Eintracht Frankfurt'tan beş yediğini anlayacak bir futbol bilgisine sahip değiller. Bu yazının kaleme alındığı 2025 yılı itibariyle Türkiye'de çalışan Türk antrenörlerden yalnızca Burak Yılmaz ve Nuri Şahin'in mesleki eğitimi var. Diğerlerinin antrenörlük lisansı ya federasyonun hediyesi ya da para karşılığında alınma. Teknoloji kullanmayı bilmiyorlar, rakamları yorumlayamıyorlar. Topu kaybeden takım nasıl dört saniye sonra geri alır, topu kazanan takım nasıl beş-altı saniyede onu rakip kaleye taşır? Bu meziyetler çalışmakla elde edilir. Türk antrenörler oyunculara bu meziyetleri kazandıracak antrenman tekniklerinden habersizler. Zaten bu meziyetler altyapıda, on iki yaşında kazanılıyor. Gelelim altyapıya...
Trabzonspor'un 19 yaş altı takımının Inter, Juventus ve Barcelona ile yaptığı maçları kaçırmamaya özen göstermiştim çünkü bu çocukların kendi kulüplerinde as takıma çıkamayacaklarını tahmin ediyordum. Merih Demiral'ın Türkiye'den ayrılma hikâyesi altyapıdaki tüm çocukların ortak hikâyesidir. Kulüp başkanları, antrenörler vs. hepsinin cebinde bir transfer listesi var. Transfer, komisyon demek. Transferlerin yapılması için altyapıdaki çocukların takıma kazandırılmasına izin verilmiyor. Bu kirli düzen sürdükçe de Avrupa'daki sonuçlar hiç kimseyi rahatsız etmiyor.
Yazar'a ait Diğer Yazılar
Alper Çeker
Alper Çeker 1972 yılında İstanbul'da doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesini ve İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Osmanlıca'dan çeviriyazı ve sadeleştirmeler, Rusça ve İngilizce'den çeviriler yaptı. Telif eserleri arasında Gece Şehre Dedi ki, Reziller, Kurt Cobain ve Seatle Olayı, Devrana Girip Seyran Edelim ve Kan Kardeşi Tarantino vardır.







